Peki şimdi köprüden geçerken ayıya ‘Canım’ mı diyeceğiz?

Bu sefer “Korku ve Cinsel Çekim Arasındaki İlişki”  , Capilano Asma Köprüsü Deneyinden bahsetmek istiyoruz.
Başlık ile alakasız görünse de acele karar vermek doğru olmayabilir. İnsan psikolojisi, özellikle duygular ve cinsel çekim söz konusu olduğunda, karmaşık ve şaşırtıcı olabilir. 1974 yılında yapılan ilginç bir çalışma, korku ve cinsel uyarılma arasındaki beklenmedik bağlantıyı ortaya çıkardı. Bu araştırma, günümüzde “Capilano Asma Köprüsü Deneyi” olarak bilinen çalışma, insanların yüksek uyarılma durumlarında nasıl yanlış atıfta bulunabileceğini gösterdi.

Deney Ortamı: Capilano Asma Köprüsü

Deney, Kanada’nın İngiliz Kolumbiyası’nda, Vancouver yakınlarındaki Capilano Asma Köprüsü’nde gerçekleştirildi. Bu köprü, 137 metre uzunluğunda ve yerden 70 metre yükseklikte bulunuyor. Köprünün rüzgârda sallanması, titremesi ve gıcırdaması, üzerinden geçenlerde yoğun bir korku ve heyecan uyandırıyor. Bu özellikleriyle köprü, fizyolojik uyarılmayı tetiklemek için ideal bir ortam sunuyordu.

Deneyin Tasarımı

Donald Dutton ve Arthur Aron adlı iki araştırmacı tarafından tasarlanan deney, korku ve cinsel çekim arasındaki ilişkiyi incelemeyi amaçlıyordu. Araştırmacılar, yüksek uyarılma durumundaki (bu durumda korkmuş) erkeklerin, normal koşullardakine göre bir kadını daha çekici bulacaklarını ve onunla iletişime geçme olasılıklarının daha yüksek olacağını öne sürdüler.

Deney Prosedürü

1. Köprü Üzerindeki Karşılaşma:
Çekici bir kadın araştırma asistanı, köprüden geçmekte olan genç bekar erkeklere yaklaştı. Kendini Gloria olarak tanıttı ve onları bir psikoloji deneyine katılmaya davet etti. Deneyin amacının “çekici bir manzaraya maruz kalmanın yaratıcı ifadeye olan etkilerini” araştırmak olduğunu söyledi.

2. Kontrol Grubu:
Aynı prosedür, sakin bir ortamda (bir bank üzerinde oturan erkeklerle) tekrarlandı. Bu kez asistan kendini Donna olarak tanıttı.

3. Görev:
Her iki durumda da erkeklere, yüzünü elleriyle kapatmış bir kadın resmi gösterildi ve bu resim hakkında kısa, dramatik bir hikâye yazmaları istendi.

4. İletişim Fırsatı:
Görev tamamlandıktan sonra, asistan erkeklere teşekkür etti ve onlara adını ve telefon numarasını vererek, deneyin sonuçları hakkında daha fazla bilgi almak isterlerse aramasını önerdi.

Sonuçlar

1. Arama Oranları:
– Köprü üzerinde: 20 erkekten 13’ü (%65) asistanı aradı.
– Kontrol grubu: 23 erkekten 7’si (%30) asistanı aradı.

2. Hikayelerin İçeriği:
Köprüdeki erkeklerin yazdığı hikayeler, kontrol grubuna göre daha fazla erotik içerik ve hayal gücü barındırıyordu.

Teorik Açıklama: Yanlış Uyarılma

Araştırmacılar, bu sonuçları “yanlış uyarılma” kavramıyla açıkladılar. Bu teoriye göre, insanlar yoğun duygusal durumlar yaşadıklarında, bu duyguların kaynağını yanlış yorumlama eğilimindedirler. Köprüdeki erkekler, köprünün yarattığı fizyolojik uyarılmayı (hızlı kalp atışı, terleme, mide kasılması gibi) yanlışlıkla kadına karşı hissettikleri çekime atfettiler.

Uygulamalar ve Etik Konular

Bu çalışmanın sonuçları, insan davranışı ve duygusal durumların algılanması konusunda önemli içgörüler sunmaktadır. Ancak, bu bilgiyi manipülatif amaçlarla kullanmanın etik sorunlar doğurabileceğini unutmamak gerekir. Örneğin, bir randevuda partneri korkutarak çekiciliği artırma fikri, etik açıdan sorunludur ve sağlıklı ilişkiler için uygun değildir.

Eleştirel Düşünceler ve İleri Araştırmalar

Bu çalışma, psikoloji alanında önemli bir yere sahip olsa da, bazı sınırlamaları vardır. Örneğin, sadece heteroseksüel erkekler üzerinde yapılmıştır ve küçük bir örneklem kullanılmıştır. Gelecekteki araştırmalar, farklı cinsiyet kimlikleri ve cinsel yönelimleri içerebilir ve daha büyük örneklemlerle çalışabilir.

Ayrıca, bu çalışmanın sonuçları, daha geniş bir bağlamda, stresli veya heyecan verici durumlarda oluşan ilişkilerin doğası hakkında düşünmemizi sağlar. Örneğin, acil durum çalışanları arasında gelişen romantik ilişkilerin dinamikleri bu açıdan incelenebilir.

Sonuç olarak, Capilano Asma Köprüsü Deneyi, insan psikolojisinin karmaşıklığını ve duygusal durumların algılarımızı nasıl etkileyebileceğini gösteren önemli bir çalışmadır. Bu çalışma, duyguların ve fizyolojik tepkilerin sosyal etkileşimlerimizi ve kararlarımızı nasıl etkileyebileceğini anlamamıza yardımcı olur. Ve çıkarılabilecek sonuçlardın bazıları da Evrimsel biyoloji perspektifinden bakıldığında, hayati tehlike veya baskı altındaki insanların cinsel dürtülerinde gözlemlenen artış, genlerin bir sonraki nesle aktarılması dürtüsüyle açıklanabilir. Bu hipotez, Capilano Asma Köprüsü deneyinin tekrarlarında da desteklenir nitelikte sonuçlar vermiştir.

Bu fenomen, popüler kültürde de yankı bulmuştur. Örneğin, “Kapanış Zamanında Kızların Hepsi Güzelleşmez mi?” şarkısı, seçim olanaklarının kısıtlandığı zamanlarda insanların potansiyel eş seçiminde daha az seçici davrandığını ima eder. Bu durum, evrimsel açıdan, üreme şansını kaçırmama içgüdüsüyle ilişkilendirilebilir.

Benzer şekilde, Ahmet Kaya’nın “Kum Gibi” şarkısında bahsedilen, “bombalar yağarken sevişme isteği” de bu bağlamda değerlendirilebilir. Hayati tehlike altında, gelecek belirsizken, insanların genlerini aktarma dürtüsüyle hareket ettiği ve cinsel davranışlarında artış gözlendiği öne sürülebilir.

Bu gözlemler ve yorumlar, insanın temel üreme dürtüsünün, özellikle hayatta kalmanın risk altında olduğu durumlarda, daha belirgin hale gelebileceğini göstermektedir. Ancak, bu konunun daha kapsamlı bilimsel araştırmalarla incelenmesi ve bireysel farklılıkların göz önünde bulundurulması önemlidir.”

 

Köprüden gecerken ayıya canım demeyin

Kum gibi – Ahmet Kaya

Martılar ağlardı, çöplüklerdeBiz seninle gülüşürdük
Şehirlere bombalar yağardı her geceBiz durmadan sevişirdik
Acımasız olma şimdi bu kadarDün gibi, dün gibi, çekip gitmeBırak da, sarılayım ayaklarınaKum gibi, kum gibi, ezip geçme
Sonbahar damlardı, damlarımızaBiz seninle sararırdık
Aydınlansın diye şu kirli yüzlerBiz durmadan şavaşırdık
Please follow and like us: